Yıldırım Tuna’yı artık iyi tanıyorsunuz herhalde. Gün geçmez ki Tuna’da hiç duymadığım bir fıkra gelmesin. Ben de bunların çoğunu sizlerle paylaşırım. Ancak Ramazan ayı boyunca Bektaşi fıkraları koydum bu sayfaya. Araya bir de 10 günlük tatil girdi.
Bu nedenle Yıldırım Tuna fıkralarından hiçbirini okuyamadık. Oysa o, hiç bıkmadan ve usanmadan fıkra göndermeyi sürdürdü. Bu pazar bir ay içinde gelen ama yayınlanamayan fıkralardan bir paket hazırladım. Neşeli pazarlar dilerim…
Adam sabah kahvesini yudumlarken karısı yumuşak bir ses tonu ile “Aşkım…” demiş, “Geçen nisanda bir hafta sonu balığa gitmiştin ya…”
“Evet…” demiş adam, okumakta olduğu gazeteyi heyecanla indirip bütün dikkatini karısına vererek, “Dün gece o balık seni aradı bitanem, hamileymiş tatlım…”
***
Broker sabah müşterisini arayıp “Sizi 65 yaşında emekli eder diye aldırdığım hisse senetlerini hatırlıyor musunuz?” diye sormuş.
Adam “Evet?” diye karşılık verince broker konuşmasını sürdürmüş: “İyi. Bu ABD’deki son ekonomik kriz nedeniyle emeklilik yaşınız 108 oldu.”
***
Anne mutfakta iki küçük oğluna kek pişirirken ikisi de “İlk dilimi ben yiyeceğim” kavgasına başlamış. Anne, çocuklarına ders vermek için “Bakın çocuklar” deyip şöyle sürdürmüş: “Eğer burada İsa peygamberimiz olsaydı ‘Anne keki önce siz kardeşime verin, ben beklerim’ derdi.”
“Hmmm…” demiş dersi alan ağabey ve kardeşine dönüp, “Tamam… Sen İsa ol!”
***
Karı koca kavga ederlerken kadın “Bana aptal cadı dedin haa?” diye bağıra bağıra ağlamaya başlamış…
“Tamam hayatım sözümü geri alıyorum…” diye onu yumuşatmaya çalışmış adam, “Hadi artık şu sihirli kelimeyi hatırla da kurbağaya çevirdiğin annemi eski haline getir… Tamam mı tatlım?”
***
- Doktor soğuk algınlığımı önlemek için harika bir şey verdi.
- Ne verdi?
- Paltosunu…
***
İşe girmek için müracaat eden sarışına personel müdürü onun kültür seviyesini daha iyi anlayabilmek için sormuş: “Bir ünlü ile görüşme fırsatınız var, bu şahıs ölmüş veya günümüzde yaşayan biri olabilir, kim olurdu sizce?”
“Bırrrr…. Canlısı tabii!”
***
Adamın biri denizaşırı bir ülkeye iş seyahatine giderken en iyi arkadaşını yeni evlendiği genç karısına göz kulak olması için görevlendirmiş. “Normalin dışında bir durum olursa hemen bana haber ver” diye sıkı sıkı tembihlemiş.
Aradan iki hafta geçmiş en ufak bir haber yok, ama 3’üncü hafta iş adamı tek cümlelik bir telgraf almış: “Karınla her gece kalmaya gelen o adam dün gece gelmedi..!”
***
Kadın psikiyatra gidip, “Çok sıkıntıdayım doktor” demiş, “Geçen gün kızımı komşunun oğluyla birlikte çırılçıplak buldum. Birbirlerinin vücuduna bakıp bakıp kıkırdıyorlardı.”
“Önemsenecek bir şey değil bu hanımefendi” demiş doktor gülümseyerek, “Hatta çok normal bir şey bu. Karşı cinsi keşfetmeye çalışıyorlar…”
“Bilemiyorum doktor” demiş kadın, “Ama cidden çok endişeleniyorum. Kızımın kocası da öyle…”
***
Kadın evlilik danışmanına “Kocamın beni sürekli aldatması inanın umurumda degil” demiş, “Ama sıkıntım şu ki aynı yatakta 3 kişi birden yatınca uyuyamıyorum!”
***
Evin hanımı göz yaşları içinde hizmetçisine koşup, “Kocam sekreteriyle beni aldatıyor” demiş. “İnanmıyorum” diye haykırmış hizmetçi, “Sırf beni kıskandırıp sinir etmek için söylüyorsunuz.”
***
Hâkim sanık sandalyesinde oturan adama “Karınızı çekiçle öldüresiye dövmekle itham ediliyorsunuz” deyince mahkeme salonunun arka taraflarından “Seni şerefsiz herif!” diye bir ses gelmiş. Hâkim sertçe arka sıralara bakıp devam etmiş: “Aynı zamanda kayınvalidenizi de çekiçle öldürdüğünüz ileri sürülüyor.” Aynı ses yine “Şerefsizz..!” diye bağırmış. Hâkim arkadan küfreden adamı tespit edip, “Bana bakın, mahkemeyi engelleme suçundan şimdi sizi içeri attıracağım” deyince, “Özür dilerim efendim” demiş arka sıradaki adam ayağa kalkarak, “Ben bu şerefsizin 10 yıllık kapı komşusuyum, ne zaman bana çekiç lazım olsa ‘Valla bizde yok’ deyip hayatta vermezdi efendim!”
***
Kızın babası damat adayına, “Demek kızımla evlenmek istiyorsun” demiş, “Pekii bir aileyi geçindirebilecek maddi durumun var mı?”
“Yok, yok, yok bir dakikaa…” diye ayağa fırlamış oğlan, “Ben sadece kızınızı geçindirebilirim, siz artık kendi çarenize kendiniz bakacaksınız… Olur mu ya?”
***
Şehirde büyümüş delikanlı köyün birine gidip avlanmak istemiş, köylü ona tüfeğini verirken “Aman dikkat et” demiş, “Çiftlik hayvanlarına ateş etme!”
Delikanlı tüfeği alıp ağaçların arasında yürürken bir keçiye rastlamış ve onu vurmuş, ancak hayvanlar hakkında herhangi bir bilgisi olmadığı için köylüye koşup vurduğu hayvanı tarif etmiş, “Kapkara bir şey” diye başlamış tarife, “Sarkık 2 memesi var, sakalı var sakalı… Leş gibi de kokuyor…”
“Kahretsin!” demiş köylü, “Ulan sen bizim karıyı vurmuş olmayasın?”
Vatan Gazetesi 12.10.2008 Pazar ( Can Ataklı )