Bu sayfayı okuyorsunuz:

Önsöz

 

30yaşını geçtikten sonra yaşgünü mumları yerini"maytap"a bırakıyor..

Sevgili Fıkraseverler,

Çocukluğumda bizim evde sürekli fıkra anlatılırdı.. Babam Milli Eğitim Bakanlığı Baş Müfettişi “Mahir Tuna” harika bir taklit yeteneğine sahipti. 1934 yılında Belçika Charleroi İş Üniversitesinden Makine Mühendisi olarak mezun olmuş, daha sonra Almanya Kassel Üniversitesinde yüksek lisans yapmıştı.. Almanya o yıllarda 2. Dünya savaşına hazırlanmaktaydı.. Babam Hitler’i Berlin’de canlı olarak dinlemiş ve onun taklidini aynı ses tonlamalarıyla bize yapardı.. Teftiş için Mardin’e, Van’a, Edirne’ye gittiğinde o yörelerin aksanıyla öğrendiği fıkraları ya da başından geçen komik olayları bize anlatırdı.. Kendisini rahmetle anıyorum..

Annem de Babamdan aşağı kalmazdı.. Hala espri anlayışını kaybetmemiş evimize neşe saçmaktadır.. Tanrı kendisine uzun ömür versin..

Benim çocukluğum bu iki esprili insanın arasında geçti.. Babamın Aydın Sanat Enstitüsü Müdürlüğü sırasında Aydın’da yaşayan iki espri kaynağı Rahime ve Mine Teyzelerim de  onlara eklenince bende hemen her konuya işin komik yanından bakma özelliği yerleşmeye başladı. Duyduğum fıkraları unutmaz, hatırlamak için kısa kodlamalarla ajandalarımın başına yazardım..

1995 yılında Sayın Hıncal ULUÇ’un Sabah gazetesindeki adresine bir fıkra gönderdim.. Bir Pazar günü o fıkra gazetedeki köşesinde yer aldı.. Gözlerime inanamadım, çok ta mutlu oldum.. Fıkra bir avcı fıkrasıydı.. Aşağı yukarı aynen şöyle..

Avcılar sürek avı sırasında bütün ormanı sarmışlar, ormanın merkezine doğru ilerliyorlar,Hayvanların reisi olması nedeniyle Aslan bütün hayvanları bir araya toplamış, “Arkadaşlar..” demiş yelelerini kabartarak “ Durum ciddi..Ama sadece benim bildiğim gizli bir kaçış yolu var..Ancak telaşa yer vermemek için belli bir düzen içerisinde,harf sırasına göre kaçacağız..En önde ‘A’ ile başlayan At ,Ayı ,Aslan, ensonda ‘Z’ ile başlayan Zebra Zürafa..Anlaşıldı mı?..” Denilen uygulanmaya başlamış,en önde ‘A’ ile başlayan hayvanlar gizli patikada ilerlerken Aslan bir bakmış önünde bir ‘Bit’..”Hey..!” demiş hafif kızarak, “Senin adın ‘B’ harfiyle başlıyor..Geç bakalım arkaya..!” “Yoo..” demiş Bit bir yandan kaçmağa çalışarak, “Ben senin bildiğin bitlerden değilim..!”

Bu fıkrayı okuyan arkadaşlarım beni aramaya başladılar, bu ap ayrı  gurur verici bir olaydı.. Bu mutluluğu devam ettirebilmek için hep yazdım, hep yazdım.. En sıkıntılı günlerimde, mali krizlerin en üst noktalarında sabaha karşı 04.00’te kalkıp bilgisayarımın önüne oturup yazdım.. Yazdıkça rahatladım, bu arada fıkralarım yayınlandıkça mutluluğum artıyordu.. Sayın Uluç ile espri katsayılarımız tamamen uymuştu.. Ben artık fıkralarımı gazetede yayınlansın diye değil “O gülecek” diye yazmağa başladım.. Eminim öylede oldu.. Tam 10 yıldır hemen her hafta, bazen haftada 3–4 gün benim yazdığım fıkralara yer verdi Sayın Uluç.. Bu vesile ile kendisine gerçekten teşekkür ediyorum. Bana bir “hobi” fırsatı verdi, hem de Türkiye’nin en çok okunan sayfasında..

Daha önce Hıncal Uluç’un köşesinde ‘Tebessüm’ ve ‘Pazar Neşesi’ adı altında okuduğunuz fıkralar Türkiye’de hiç duyulmamış fıkralardır.. İş ilişkilerim nedeniyle Dünyanın hemen her köşesinden bana gönderilmekte olan bu fıkraları düzenleyip Sayın Uluç’a göndermekteydim.. Bu fıkralar yayınlanmadan hiçbir arkadaşıma dahi anlatmadan..

Daha sonra Can ATAKLI ‘da benim fıkralarımdan birkaç tanesi başka bir isim altında  yayınlandı, kendisini  bu fıkraların bana ait olduğu yönünde bilgilendirdim, sağ olsun cevabında çok üzgün olduğunu bildirdi ve “ Sizin dışınızdan gelen fıkraları asla bu köşede yayınlamayacağım..” dedi, bu beni çok duygulandırdı kendisine fıkralarımı göndermeye başladım, benim fıkralarımı beni onere edici şekilde okuyucularına sundu, daha sonra da kendisi ile tanıştık, ailece çok sevdik ve halen görüşüyoruz. Benim için onu tanımak büyük bir kazançtır. Kendisine çok teşekkür ediyorum..

Daha sonra Yalçın PEKŞEN, AKŞAM gazetesinde rahmetli Şakir SÜTER, HÜRRİYET gazetesinde Profesör Şükrü KIZILOT,  MİLLİYET gazetesinden Melih AŞIK  fıkralarıma ara ara yer verdi, ZAMAN gazetesinden Sayın Sevinç ÖZARSLAN benimle yaptığı bir ropörtajı gazetesinde yayınladı, Bu fıkralar yardımı ile üstadım, arkadaşım sevgili Haydar DÜMEN ile tanışma fırsatı buldum,  “ The Best Of Haydar Dümen” kitabında fıkralarımı yayınlama nezaketini gösterdi.. Bu vesile ile çok sevdiğim insanlarla tanışma, görüşme fırsatı bulabildim.. En son olarak SÖZCÜ gazetesinden Sayın Dr. Aybars AKKOR kıymetli köşesinde Cumartesi ve Pazar günleri bana ” Yıldırım Tuna Köşesi” diye adlandırdığı bir köşe açtı.. Çok onore etti beni, kendisine sonsuz teşekkürlerimi sunmadan asla geçemem..

Bu web sayfamı düzenlemem konusunda sürekli beni “dürten” oğlum Kaan’a, son halini almasında emek veren kızım Işıl’a , Eşime ve bu siteyi bana hazırlayan sevgili Burak SEPİCİ’ye çok teşekkür ediyorum..

Fıkra dünyası bitmez tükenmez bir sermayeye sahip.. Tükenmesi mümkün değil.. Öyle bir yazım türü ki bütün hayvanlar, eşyalar, uzuvlar konuşabiliyor, yer – mekân – zaman kısıtlaması yok.. Umarım bu site her zaman aranılan, sıkça ziyaret edilen bir site olur.. Burada yazılan fıkralar dost sohbetlerinde anlatılır, gülünür eğlenilir, zaten üzülmeye ne değer ki bu kısacık hayatta?

Sevgilerimle,

Yıldırım TUNA

Mimar,

Aralık 2010, Ankara